Artmak ne demek? TDK sözlük anlamı nedir?
Artmak kelimesinin sözlük anlamı, eş ve zıt anlamlı karşılıkları, diğer dillerdeki anlamları, Artmak hakkında örnek cümleler, atasözü ve deyimler...
Kelime: Artmak
Anlamlar:
1. Büyük heybe
Özelliği / Tipi / Türü: Isim - Halk ağzında
2. Çoğalmak
Özelliği / Tipi / Türü: Nesnesiz
Örnek: "O zaman bedava binme olasılığı artardı."
3. Harcandıktan sonra bir miktar geri kalmak
Örnek: "Kumaş arttı. Yemek arttı."
4. Değeri yükselmek, fazlalaşmak
Artmak hakkında eş anlamlı kelimeler
Artmak eş anlamlısı
artmak kelimesinin eş anlamlı sözcükleri : Fazlalaşmak , Çoğalmak
Artmak hakkında zıt (karşıt) anlamlı kelimeler
Artmak zıt anlamlısı
Artmak kelimesinin zıt anlamlı sözcükleri : Sonuç bulunamadı!
Artmak ile ilgili 3 örnek cümle
"Artmak" kelimesini bir cümle içinde kullanmak gerekirse, aşağıdaki cümleler gerçek veya mecaz anlamı ile "Artmak" kelimesinin cümle içinde kullanımına örnek gösterilebilir.
1. İşler her gün biraz daha artmaktadır
2. Sofraya konulan yemekler artmakta, sonra dökülmektedir
3. Ev kiraları artmakta, paranın değeri düşmektedir
Diğer dillerde Artmak
İngilizce: Increase
Spanish: Aumentar
German: Zunahme
French: Augmenter
Italian: Aumentare
Artmak ile ilgili atasözleri
Aşağıda Artmak hakkında ve içinde Artmak kelimesi geçen, Artmak ile başlayan veya biten atasözleri örnek olarak verilmiştir.
Artmak ile ilgili deyimler
Aşağıda Artmak hakkında ve içinde Artmak kelimesi geçen, Artmak ile başlayan veya biten deyimler örnek olarak verilmiştir.
Deyim: (bir işte) saç sakal ağartmak
Anlamı: o işte uzun zaman çalışmış, emek vermiş olmak.
Deyim: (birine veya bir şeye) taş çıkarmak (çıkartmak)
Anlamı: biri ötekinden özellik, yetenek vb. bakımından üstün olmak: 'Zaten yol boyunca hem lezzetli hem de buzdolabına taş çıkartacak sulardan geçeceğiz.' -N. F. Kısakürek.
Deyim: (birinin) yüzünü ağartmak
Anlamı: beğenilir iş yapmak, iş ve davranışlarıyla yakınlarının övünmesine sebep olmak: 'Bu zaferle Mustafa Kemal, ordumuzun yüzünü ağartmış, milletimizin yüzünü güldürmüştür.' -E. C. Güney.
Deyim: (birinin) yüzünü kızartmak
Anlamı: bir kimsenin utanmasına sebep olmak, birini utanacak duruma düşürmek.
Deyim: cıcığını çıkartmak
Anlamı: cıcığı çıkmak.
Deyim: emekliye ayırmak (çıkarmak, çıkartmak)
Anlamı: kanuna göre aylık bağlayarak bir görevliyi görevinden ayırmak: 'Size bir fenalık edebilir, sizi işinizden attırır, vekâlet emrine alır, vakitsiz emekliye çıkartabilir.' -H. Taner.
Deyim: enseyi karartmak
Anlamı: ümitsizliğe kapılmak, karamsarlığa düşmek.
Deyim: göğsünü kabartmak
Anlamı: bir olay dolayısıyla kıvanç duygusunu ortaya koymak, övünmek: 'Duvarda, güneşe karşı / Göğsünü kabartan bir güvercin / İçimde öksüzün gözyaşı / Yıkılan yıllar için' -H. F. Ozansoy.
Deyim: gönlünü karartmak
Anlamı: yaşamaya karşı sevgi ve isteğini azaltmak: 'Tabiatın bu eşsiz güzellikleri karşısında o birtakım gevezeliklerle benim kafamı ağrıtacak, gönlümü karartacak değil.' -O. C. Kaygılı.
Deyim: gözünü ağartmak
Anlamı: gözlerini belertmek.
Deyim: gözünü karartmak
Anlamı: bir işe atılırken hiçbir şeyden çekinmemek: 'Cesaret timsali değildi Cemal ama üç büyük birayı devirdikten sonra, kendi gözünü karartabileceği gibi başkalarınınkini de morartabileceğinden hiç şüphesi yoktu.' -E. Şafak.
Deyim: gözüyle (gözleriyle) tartmak
Anlamı: kim ve ne olduğunu anlamak için dikkatle bakmak: 'Beni gözleriyle tartarak önümden geçti, sonra geri döndü geldi, oturmakta olduğun tahta sıranın ucuna ilişti.' -O. Kemal.
Deyim: içini karartmak
Anlamı: bunalıma veya sıkıntıya sokmak, endişeye düşürmek: 'Annesini yanına aldığı günlerdeki mutsuzluğum hâlâ içimi karartıyor.' -E. Bener.
Deyim: kaş yapayım derken (yaparken) göz çıkartmak (çıkarmak)
Anlamı: işi düzelteyim derken büsbütün bozmak.
Deyim: kaşıkla yedirip sapıyla (gözünü) çıkartmak
Anlamı: yaptığı bir iyiliği hiçe indirecek kötülükte bulunmak.
Deyim: kendini (birini) temize çıkarmak (çıkartmak)
Anlamı: huk. aklandırmak: 'Sonra kendini büsbütün temize çıkartmak için üstünün ve eşyasının aranmasını istedi.' -R. N. Güntekin.
Deyim: kendini tartmak
Anlamı: ne durumda olduğunu öğrenmek için kendini yoklamak.
Deyim: kulak kabartmak
Anlamı: belli etmemeye çalışarak dinlemek: 'Karanlıkta, uyuyup uyumadığını anlayabilmek için tüm seslere kulak kabartarak yanına uzandım.' -E. Şafak.
Deyim: ruhu karartmak
Anlamı: sıkıntıya sokmak, bunaltmak: 'Korkunç geceler, çakalların ulumaları, köpeklerin haykırışları bu ruhu da karartan gecelerde sinirleri büsbütün gevşetiyor.' -E. İ. Benice.
Deyim: saç ağartmak
Anlamı: saç sakal ağartmak.