Kelime: üzmek

Anlamlar:

1. Üzüntü vermek

Özelliği / Tipi / Türü: -i

Örnek: "Onu biraz üzerim ama zekâsına da bayılırım."

"Sait Faik Abasıyanık"

2. Bir şeyi gerip çekerek gevşetmek, sürterek aşındırmak

Örnek: "Odunlar eşeğin sırtını üzüyordu."

"Halikarnas Balıkçısı"


üzmek eş anlamlısı

üzmek hakkında eş anlamlı kelimeler

üzmek eş anlamlısı

üzmek kelimesinin eş anlamlı sözcükleri : Bulunamadı!


üzmek zıt anlamlısı

üzmek hakkında zıt (karşıt) anlamlı kelimeler

üzmek zıt anlamlısı

üzmek kelimesinin zıt anlamlı sözcükleri : Bulunamadı!


Diğer dillerde üzmek

İngilizce: Feel

Spanish: Sentir

German: Aufregen

French: Sentir

Italian: Sentire


üzmek ile ilgili atasözleri

üzmek ile ilgili atasözleri

Aşağıda üzmek hakkında ve içinde üzmek kelimesi geçen, üzmek ile başlayan veya biten atasözleri örnek olarak verilmiştir.


üzmek ile ilgili deyimler

üzmek ile ilgili deyimler

Aşağıda üzmek hakkında ve içinde üzmek kelimesi geçen, üzmek ile başlayan veya biten deyimler örnek olarak verilmiştir.

Deyim: (bir şey) içinde yüzmek

Anlamı: olumlu veya olumsuz bir durumun aşırı derecesinde bulunmak: Para içinde yüzmek. Sefalet içinde yüzmek.

Deyim: çeyiz düzmek

Anlamı: çeyiz hazırlamak: 'Kazandığını bir yana atar, kendine çeyiz düzer.' -M. Yesari.

Deyim: çulu düzmek (düzeltmek)

Anlamı: 1) giyimi kuşamı yenilemek: 'Muharrem, çulu epey düzmüş vaziyetteydi.' -S. F. Abasıyanık. 2) maddi durumu iyileşmek: 'Aranızdan ayrılalı bir ay var mı? Belki yok bile. Çulu derhâl düzelttim.' -R. N. Güntekin.

Deyim: derisini yüzmek

Anlamı: 1) derisini soymak, sıyırmak; 2) işkence ederek öldürmek; 3) mec. birinin bütün varlığını elinden almak: Tefecilerin eline düşerse derisini yüzerler.

Deyim: destan düzmek

Anlamı: kahramanlık hikâyesi veya herhangi bir olayı anlatan şiir yazmak.

Deyim: ezip büzmek

Anlamı: ezip parçalayarak tamamen değiştirerek kullanılmaz veya anlaşılmaz duruma getirmek: 'Bütün ecnebi kelimeleri ezip büzüp anlaşılmaz hâle getirip öyle kullanıyorlar.' -B. R. Eyuboğlu.

Deyim: göz kaş süzmek

Anlamı: dikkatle ve hissettirmeden bakışlarla kontrol altında tutmak: 'Anlamlı anlamlı birbirine işaretler yaparak, göz kaş süzerek Emine'ye uzun uzun bakıyorlar.' -R. H. Karay.

Deyim: göz süzmek

Anlamı: baygın ve anlamlı bakmak: 'Göz süzüp boyun kırması, erkeği baştan çıkarmanın ilmini bilmesi fabrikaların tezgâh başlarında, soyunma odalarında konuşuldu.' -L. Tekin.

Deyim: göz ucuyla süzmek

Anlamı: iyice tanımak, bilmek veya dikkat çekmek amacıyla hafif kısık gözle incelemek, bakmak: 'Sokakta göz ucuyla süzdüğüm kadının bana ehemmiyet vermediğini görürsem hoşça bir latife söyleyiveririm.' -R. N. Güntekin.

Deyim: kedi ciğere bakar gibi bakmak (süzmek veya seyretmek)

Anlamı: imrenerek bakmak: 'Derin bir hayranlıkla gözlerini kıza kaptırmış, kedi ciğere bakar gibi süzüp duruyordu.' -H. R. Gürpınar.

Deyim: kılık kıyafeti düzmek

Anlamı: giysilerini yenilemek.

Deyim: lakırtıyı ezip büzmek

Anlamı: konuşmasını beceremeyip aynı şeyleri tekrarlamak.

Deyim: mâni düzmek (yakmak)

Anlamı: 1) mâni okumak; 2) müzik eşliğinde mâni söylemek.

Deyim: methiye düzmek

Anlamı: övmek, övgü şiiri yazmak.

Deyim: nevaleyi düzmek

Anlamı: 1) gerekli yiyecek ve içeceği sağlamak: 'Elinde yiyecek paketleriyle evin nevalesini düzmüş, geri dönüyor.' -R. H. Karay. 2) sofrayı hazırlamak.

Deyim: sandık düzmek

Anlamı: çeyiz hazırlamak: 'İleride yine ona gönderilmek üzere bir de sandık düzmesine ne mâni vardı.' -R. N. Güntekin.

Deyim: şiir düzmek

Anlamı: şiir yazmak veya söylemek: 'Onun bir parçası olan insan da tazelenir bu mevsimde, ozanların şiir düzmeleri bu yüzdendir işte.' -M. C. Anday.

Deyim: tepeden tırnağa süzmek

Anlamı: herhangi bir sebeple birine dikkatlice bakmak: 'Çocuk, onu tepeden tırnağa şöyle bir süzüp üstü peçeteyle örtülü bir tabak uzattı.' -E. Şafak.

Deyim: tüy düzmek

Anlamı: 1) hayvanın tüyü düzelmek; 2) tkz. iyi bir yaşayışa kavuştuğunu belirtecek biçimde güzel giyinmek: 'Akıllı kız Güner, ortaya çıkalı ne kadar oldu, daha dün bir bugün iki, baksana iyice tüyü düzmüş.' -A. İlhan.

Deyim: umudu (umudunu) üzmek

Anlamı: umudu kesmek: 'Millet köyden umudu üzmüş bir kere. Hele gençler bir an önce çekip gitmek istiyor.' -M. Kutlu.