Kelime: Kuma
Anlamlar:
1. Aynı erkekle evli olan kadınların birbirine göre adı, ortak
Özelliği / Tipi / Türü: Isim
Örnek: "Orada kimseyi kıskanmamışken bu sonuncu kumasını büyük mesele yaptı."
Kuma hakkında eş anlamlı kelimeler
Kuma eş anlamlısı
kuma kelimesinin eş anlamlı sözcükleri : ortak

Kuma hakkında zıt (karşıt) anlamlı kelimeler
Kuma zıt anlamlısı
Kuma kelimesinin zıt anlamlı sözcükleri : Sonuç bulunamadı!
Diğer dillerde Kuma
İngilizce: Kuma
Spanish: Kuma
German: Kuma
French: Kuma
Italian: Kuma

Kuma ile ilgili atasözleri
Aşağıda Kuma hakkında ve içinde Kuma kelimesi geçen, Kuma ile başlayan veya biten atasözleri örnek olarak verilmiştir.
Atasözü: düşman düşmana gazel (Yasin) okumaz
Anlamı: düşmandan ancak kötülük beklenir.
Atasözü: kuma gemisi yürümüş, elti gemisi yürümemiş
Anlamı: bir erkeğin karıları birbirleriyle anlaşabilirler ancak kardeşlerin karıları geçinemezler.
Atasözü: kumarda kaybeden aşkta kazanır
Anlamı: halk arasındaki inanca göre kumar oynayan ve parasını kaybeden biri üzülmemelidir, böyleleri aşkta şanslıdırlar.
Kuma ile ilgili deyimler
Aşağıda Kuma hakkında ve içinde Kuma kelimesi geçen, Kuma ile başlayan veya biten deyimler örnek olarak verilmiştir.
Deyim: bela okumak
Anlamı: birine ilenmek.
Deyim: bildiğini okumak
Anlamı: herkes ne derse desin bildiği, istediği gibi davranmak: 'Efendiden gizli yine herkes bildiğini okuyordu.' -H. R. Gürpınar.
Deyim: (bir şeye) Fatiha okumak
Anlamı: o şeyden umudunu kesmek.
Deyim: (biri ötekinin) babasına rahmet okumak
Anlamı: hakkında iyilik düşünmemek.
Deyim: (birinin) ciğerini okumak
Anlamı: onun aklından geçenleri, gizli düşüncelerini bilmek: 'Mademki ... her baktığı insanın ciğerini dahi okuyordu, nasıl olup da etrafını saran mideci dalkavukların ikiyüzlülüğünü anlayamıyordu?' -H. Taner.
Deyim: (birinin) içini okumak
Anlamı: birinin gizli, saklı düşüncelerini anlamak: 'Çökük gözlerinin arkasında insanın içini ezberden okuyan bir hayat sezişi var.' -H. E. Adıvar.
Deyim: (birinin) künyesini okumak
Anlamı: ayıplarını yüzüne vurarak bir kimseye sövmek.
Deyim: bulunmaz Bursa (Hint) kumaşı
Anlamı: alay çok az bulunduğu ve çok değerli olduğu sanılan şey: 'Nuri'ye gelince bulunmaz bir Hint kumaşı sayılmazdı o da.' -O. Rifat.
Deyim: bülbül gibi konuşmak (okumak)
Anlamı: 1) kolaylıkla konuşmak, okumak: 'Kadın bülbül gibi Fransızca konuşuyor.' -H. E. Adıvar. 2) itiraf etmek.
Deyim: canına ezan okumak
Anlamı: bir kimsenin hakkından gelmek, öldürmek.
Deyim: canına okumak
Anlamı: tkz. berbat ve perişan etmek: 'Sabaha kadar canına okur, gün ağardı mı zavallıyı ter içinde perperişan bırakır gider.' -E. Şafak.
Deyim: çarkına etmek (okumak)
Anlamı: argo birine büyük kötülük yapmak veya işini bozarak zarar vermek.
Deyim: deve kuşu gibi başını kuma sokmak (gömmek)
Anlamı: 1) bir tehlike, bir olay karşısında yararlı olmayacağı apaçık ortada olan kaçamak bir yola sapmak; 2) başkalarını aldattığını sanarak kendisini aldatmak.
Deyim: düşüncesini okumak
Anlamı: bir kimsenin ne düşündüğünü anlamak.
Deyim: ezber okumak
Anlamı: bir metni veya sözü herhangi bir yere bakmadan bellekte kalan biçimiyle söylemek.
Deyim: ezberden okumak
Anlamı: daha önceden belleğine aldığı için herhangi bir yere bakmadan söylemek.
Deyim: gazel okumak
Anlamı: 1) gazel söylemek: 'Karagözcünün makamlar arası dolaşması, şarkı ve gazel okuması lazımdı.' -S. Ayverdi. 2) mec. oyalamak veya kandırmak üzere boş sözler söylemek.
Deyim: gözleri velfecri okumak
Anlamı: kurnazlığı gözlerinden belli olmak.
Deyim: gözlerinden okumak
Anlamı: düşüncelerini bakışlarından sezmek: 'Doktor, Sevim Hanım'ın içinden geçenleri gözlerinden okuyarak söze karıştığında pişman oldu.' -M. Ş. Esendal.
Deyim: hariçten gazel okumak (atmak)
Anlamı: tkz. 1) bir konuyu iyice bilmeden üzerinde görüş ve düşünce ileri sürmek; 2) bir konuşmaya yersiz ve zamansız katılmak.