Kelime: Kula
Anlamlar:
1. Gövdenin sarı veya kirli sarı renkte, yele, kuyruk ve bacağın alt kısmındaki kılların koyu renkte olduğu at donu
Özelliği / Tipi / Türü: Isim
2. Bu renkte olan (at)
Özelliği / Tipi / Türü: Sıfat
Örnek: "Yanında dizgini boynuna bırakılmış bir kula at vardı."
2. Manisa iline bağlı ilçelerden biri
Özelliği / Tipi / Türü: Isim
Kula hakkında eş anlamlı kelimeler
Kula eş anlamlısı
kula kelimesinin eş anlamlı sözcükleri : Yele
Kula hakkında zıt (karşıt) anlamlı kelimeler
Kula zıt anlamlısı
Kula kelimesinin zıt anlamlı sözcükleri : Sonuç bulunamadı!
Diğer dillerde Kula
İngilizce: Kula
Spanish: Kula
German: Kula
French: Kula
Italian: Kula
Kula ile ilgili atasözleri
Aşağıda Kula hakkında ve içinde Kula kelimesi geçen, Kula ile başlayan veya biten atasözleri örnek olarak verilmiştir.
Atasözü: anamın (babamın) öleceğini bilseydim kulağı dolu darıya satardım
Anlamı: insan en değerli malının karşılıksız olarak elinden gideceğini bilse onu yok denecek kadar az bir paraya satar.
Atasözü: baş ağır gerek, kulak sağır
Anlamı: kişi ağırbaşlı olmalı ve dedikoduları dinlememelidir.
Atasözü: bostana dadanan eşeğin kuyruğu, kulağı olmaz
Anlamı: çalıp çırpmayı alışkanlık edinen kimse yakalanıp ceza göre göre insanlıktan çıkar.
Atasözü: boynuz kulaktan sonra çıkar, ama kulağı geçer
Anlamı: bir konu üzerinde sonradan yetiştikleri hâlde kendilerinden önce yetişmiş olanları geçenler vardır.
Atasözü: deve boynuz ararken kulaktan olmuş
Anlamı: elindekiyle yetinmeyip daha çoğunu arayan, elindekinden de olur.
Atasözü: eşek kulağı kesilmekle küheylan olmaz
Anlamı: aslında niteliksiz olan bir şeye ne yapılsa değişmez.
Atasözü: iki kulak bir dil için
Anlamı: çok dinleyip az söylemeli.
Atasözü: kardeşten karın yakın (kulaktan burun yakın)
Anlamı: insanın kendi yararı her şeyden önemlidir.
Atasözü: kös dinleyen, davula kulak vermez
Anlamı: başından büyük olaylar geçmiş kişi küçük dertleri sorun etmez.
Atasözü: kul kullanan, bir gözünü kör, bir kulağını sağır etmeli
Anlamı: işçi çalıştıran kimse, işin aksamaması için işçinin yaptığı yanlışları her zaman görmemeli, söylediği uygunsuz sözleri işitmemelidir.
Atasözü: kulaktan burun yakın, kardeşten karın yakın
Anlamı: insanın kendi yararı her şeyden önemlidir.
Atasözü: namaza meyli olmayanın kulağı ezanda olmaz
Anlamı: kişi yapmak istemediği işin ayrıntılarıyla ilgilenmez.
Atasözü: sözü söyle alana, kulağında kalana
Anlamı: söylediklerin bir kulağından girip öbür kulağından çıkan kimseye nefes tüketme.
Atasözü: yerin kulağı var
Anlamı: gizli konuşulan bir şey umulmadık bir yoldan başkalarınca duyulabilir.
Kula ile ilgili deyimler
Aşağıda Kula hakkında ve içinde Kula kelimesi geçen, Kula ile başlayan veya biten deyimler örnek olarak verilmiştir.
Deyim: ağzı kulaklarına varmak
Anlamı: çok sevinmek: 'Çocuklarıma beni misal gösterdiğini, ağzım kulaklarıma vararak öteden beriden işitiyordum.' -R. N. Güntekin.
Deyim: ağzından çıkanı (çıkan sözü) kulağı duymamak (işitmemek)
Anlamı: sözlerini tartmadan söylemek.
Deyim: bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak
Anlamı: söylenen söze önem vermemek: 'Fakat bütün bu sözler benim bir kulağımdan girip öbür kulağımdan çıkıyordu.' -Y. K. Karaosmanoğlu.
Deyim: (bir şeye) kulak (kulaklarını) tıkamak
Anlamı: bir şeyi duymazlıktan gelmek: 'Vücudu içinden duyduğu çöküntülere kulaklarını tıkar, gözlerini yumar.' -A. Ş. Hisar.
Deyim: (bir şeye) kulak vermek
Anlamı: değer vermek, önemsemek: 'Usa ve gerçeğe uygun anlatışlara kulak verenin olmadığı görüldü.' -Halikarnas Balıkçısı.
Deyim: (birinin) kulağını bükmek
Anlamı: bir sorun karşısında dikkatli davranması için uyarıda bulunmak.
Deyim: (birinin) kulağını çekmek
Anlamı: 1) ceza olarak kulağını tutup bükerek çekmek; 2) uyarmak için hafif bir ceza vermek.
Deyim: (birinin) kulağını çınlatmak
Anlamı: birini anmak.
Deyim: (birinin) kulağını doldurmak
Anlamı: bir kimseye başkasından bilgi almadan önce konu üzerinde bilgi verirken kendi düşüncesini aşılamak.
Deyim: (birinin) kulağının zarı patlamak
Anlamı: gürültü yüzünden rahatsız olmak.
Deyim: boynuz isterken kulaktan olmak
Anlamı: daha iyisini, mükemmelini ararken mevcut olanı yitirmek.
Deyim: boynuz kulağı geçmek
Anlamı: bir konuda daha sonra yetişenler yetenek bakımından eskileri geçmek.
Deyim: cankulağı ile dinlemek
Anlamı: çok dikkatli dinlemek: 'Atölyede duyduğum kelimeleri, cümleleri cankulağı ile dinliyor, bunları aynen Fransızlar gibi kullanmak için can atıyordum.' -B. R. Eyuboğlu.
Deyim: devede kulak (kulak gibi) kalmak
Anlamı: 1) çok az önemi olmak, söz etmeye değer bulmamak: 'Kitaptan öğrendikleri, hayattan gözlediklerinin yanında devede kulak kalır.' -S. Birsel. 2) yetersiz, çok küçük veya az olmak: 'Tekaüt aylıkları günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu.' -R. N. Güntekin.
Deyim: elini kulağına atmak
Anlamı: ezan okumak, gazel veya türkü söylemek için elini kulak kepçesinin arkasına koymak.
Deyim: ense kulak yerinde olmak
Anlamı: tkz. 1) iri yarı olmak; 2) kelli felli olmak.
Deyim: eski kulağı kesiklerden olmak
Anlamı: görmüş geçirmiş, çok deneyimli olmak.
Deyim: göz kulak olmak
Anlamı: 1) görme, işitme yoluyla bilgi edinmeye çalışmak; 2) mec. gözetmek, korumak, bakmak: 'Öbürü göğsünden ağır yaralı iki erin geriye alınmalarına göz kulak oluyordu.' -A. İlhan.
Deyim: kabakulak olmak
Anlamı: kabakulak hastalığına yakalanmak: Ahmet kabakulak oldu, üç hafta evden dışarıya çıkamadı.
Deyim: kelle kulak yerinde
Anlamı: 1) kanlı canlı ve iri yapılı olan; 2) gösterişli, itibarlı sayılan: 'Aralarında yaşlı başlı, kelle kulak yerinde, efendiden adamlar da var.' -R. N. Güntekin.