Kelime: Kula

Anlamlar:

1. Gövdenin sarı veya kirli sarı renkte, yele, kuyruk ve bacağın alt kısmındaki kılların koyu renkte olduğu at donu

Özelliği / Tipi / Türü: Isim

2. Bu renkte olan (at)

Özelliği / Tipi / Türü: Sıfat

Örnek: "Yanında dizgini boynuna bırakılmış bir kula at vardı."

"Reşat Nuri Güntekin"

2. Manisa iline bağlı ilçelerden biri

Özelliği / Tipi / Türü: Isim


Kula hakkında eş anlamlı kelimeler

Kula eş anlamlısı

kula kelimesinin eş anlamlı sözcükleri : Yele


Kula hakkında zıt (karşıt) anlamlı kelimeler

Kula zıt anlamlısı

Kula kelimesinin zıt anlamlı sözcükleri : Sonuç bulunamadı!


Diğer dillerde Kula

İngilizce: Kula

Spanish: Kula

German: Kula

French: Kula

Italian: Kula



Kula ile ilgili atasözleri

Aşağıda Kula hakkında ve içinde Kula kelimesi geçen, Kula ile başlayan veya biten atasözleri örnek olarak verilmiştir.

Atasözü: anamın (babamın) öleceğini bilseydim kulağı dolu darıya satardım

Anlamı: insan en değerli malının karşılıksız olarak elinden gideceğini bilse onu yok denecek kadar az bir paraya satar.

Atasözü: baş ağır gerek, kulak sağır

Anlamı: kişi ağırbaşlı olmalı ve dedikoduları dinlememelidir.

Atasözü: bostana dadanan eşeğin kuyruğu, kulağı olmaz

Anlamı: çalıp çırpmayı alışkanlık edinen kimse yakalanıp ceza göre göre insanlıktan çıkar.

Atasözü: boynuz kulaktan sonra çıkar, ama kulağı geçer

Anlamı: bir konu üzerinde sonradan yetiştikleri hâlde kendilerinden önce yetişmiş olanları geçenler vardır.

Atasözü: deve boynuz ararken kulaktan olmuş

Anlamı: elindekiyle yetinmeyip daha çoğunu arayan, elindekinden de olur.

Atasözü: eşek kulağı kesilmekle küheylan olmaz

Anlamı: aslında niteliksiz olan bir şeye ne yapılsa değişmez.

Atasözü: iki kulak bir dil için

Anlamı: çok dinleyip az söylemeli.

Atasözü: kardeşten karın yakın (kulaktan burun yakın)

Anlamı: insanın kendi yararı her şeyden önemlidir.

Atasözü: kös dinleyen, davula kulak vermez

Anlamı: başından büyük olaylar geçmiş kişi küçük dertleri sorun etmez.

Atasözü: kul kullanan, bir gözünü kör, bir kulağını sağır etmeli

Anlamı: işçi çalıştıran kimse, işin aksamaması için işçinin yaptığı yanlışları her zaman görmemeli, söylediği uygunsuz sözleri işitmemelidir.

Atasözü: kulaktan burun yakın, kardeşten karın yakın

Anlamı: insanın kendi yararı her şeyden önemlidir.

Atasözü: namaza meyli olmayanın kulağı ezanda olmaz

Anlamı: kişi yapmak istemediği işin ayrıntılarıyla ilgilenmez.

Atasözü: sözü söyle alana, kulağında kalana

Anlamı: söylediklerin bir kulağından girip öbür kulağından çıkan kimseye nefes tüketme.

Atasözü: yerin kulağı var

Anlamı: gizli konuşulan bir şey umulmadık bir yoldan başkalarınca duyulabilir.


Kula ile ilgili deyimler

Aşağıda Kula hakkında ve içinde Kula kelimesi geçen, Kula ile başlayan veya biten deyimler örnek olarak verilmiştir.

Deyim: ağzı kulaklarına varmak

Anlamı: çok sevinmek: 'Çocuklarıma beni misal gösterdiğini, ağzım kulaklarıma vararak öteden beriden işitiyordum.' -R. N. Güntekin.

Deyim: ağzından çıkanı (çıkan sözü) kulağı duymamak (işitmemek)

Anlamı: sözlerini tartmadan söylemek.

Deyim: bir kulağından girip öbür kulağından çıkmak

Anlamı: söylenen söze önem vermemek: 'Fakat bütün bu sözler benim bir kulağımdan girip öbür kulağımdan çıkıyordu.' -Y. K. Karaosmanoğlu.

Deyim: (bir şeye) kulak (kulaklarını) tıkamak

Anlamı: bir şeyi duymazlıktan gelmek: 'Vücudu içinden duyduğu çöküntülere kulaklarını tıkar, gözlerini yumar.' -A. Ş. Hisar.

Deyim: (bir şeye) kulak vermek

Anlamı: değer vermek, önemsemek: 'Usa ve gerçeğe uygun anlatışlara kulak verenin olmadığı görüldü.' -Halikarnas Balıkçısı.

Deyim: (birinin) kulağını bükmek

Anlamı: bir sorun karşısında dikkatli davranması için uyarıda bulunmak.

Deyim: (birinin) kulağını çekmek

Anlamı: 1) ceza olarak kulağını tutup bükerek çekmek; 2) uyarmak için hafif bir ceza vermek.

Deyim: (birinin) kulağını çınlatmak

Anlamı: birini anmak.

Deyim: (birinin) kulağını doldurmak

Anlamı: bir kimseye başkasından bilgi almadan önce konu üzerinde bilgi verirken kendi düşüncesini aşılamak.

Deyim: (birinin) kulağının zarı patlamak

Anlamı: gürültü yüzünden rahatsız olmak.

Deyim: boynuz isterken kulaktan olmak

Anlamı: daha iyisini, mükemmelini ararken mevcut olanı yitirmek.

Deyim: boynuz kulağı geçmek

Anlamı: bir konuda daha sonra yetişenler yetenek bakımından eskileri geçmek.

Deyim: cankulağı ile dinlemek

Anlamı: çok dikkatli dinlemek: 'Atölyede duyduğum kelimeleri, cümleleri cankulağı ile dinliyor, bunları aynen Fransızlar gibi kullanmak için can atıyordum.' -B. R. Eyuboğlu.

Deyim: devede kulak (kulak gibi) kalmak

Anlamı: 1) çok az önemi olmak, söz etmeye değer bulmamak: 'Kitaptan öğrendikleri, hayattan gözlediklerinin yanında devede kulak kalır.' -S. Birsel. 2) yetersiz, çok küçük veya az olmak: 'Tekaüt aylıkları günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu.' -R. N. Güntekin.

Deyim: elini kulağına atmak

Anlamı: ezan okumak, gazel veya türkü söylemek için elini kulak kepçesinin arkasına koymak.

Deyim: ense kulak yerinde olmak

Anlamı: tkz. 1) iri yarı olmak; 2) kelli felli olmak.

Deyim: eski kulağı kesiklerden olmak

Anlamı: görmüş geçirmiş, çok deneyimli olmak.

Deyim: göz kulak olmak

Anlamı: 1) görme, işitme yoluyla bilgi edinmeye çalışmak; 2) mec. gözetmek, korumak, bakmak: 'Öbürü göğsünden ağır yaralı iki erin geriye alınmalarına göz kulak oluyordu.' -A. İlhan.

Deyim: kabakulak olmak

Anlamı: kabakulak hastalığına yakalanmak: Ahmet kabakulak oldu, üç hafta evden dışarıya çıkamadı.

Deyim: kelle kulak yerinde

Anlamı: 1) kanlı canlı ve iri yapılı olan; 2) gösterişli, itibarlı sayılan: 'Aralarında yaşlı başlı, kelle kulak yerinde, efendiden adamlar da var.' -R. N. Güntekin.