Kelime: Yad
Anlamlar:
1. Yabancı
Özelliği / Tipi / Türü: Sıfat
İçinde Yad geçen birleşik ve kökteş kelimeler: yad el, yad erklik, yad estetik, yad gerekirci
2. Anma
Özelliği / Tipi / Türü: Isim
3. Hatır, zihin
Örnek: "Yâdımda ezelî ve mor bir fecir memleketi gibi kalan doğduğum yeri gözümün önüne getirmek isterim."

Yad hakkında eş anlamlı kelimeler
Yad eş anlamlısı
yad kelimesinin eş anlamlı sözcükleri : yabancı

Yad hakkında zıt (karşıt) anlamlı kelimeler
Yad zıt anlamlısı
Yad kelimesinin zıt anlamlı sözcükleri : Bulunamadı!
Diğer dillerde Yad
İngilizce: Yad
Spanish: Yad
German: Yad
French: Yad
Italian: Yad

Yad ile ilgili atasözleri
Aşağıda Yad hakkında ve içinde Yad kelimesi geçen, Yad ile başlayan veya biten atasözleri örnek olarak verilmiştir.
Atasözü: dünya malı dünyada kalır
Anlamı: insan öldüğü zaman malını öbür dünyaya götüremez, bu nedenle gerek kendisi için gerekse hayırlı işler için para harcamaktan kaçınmamalıdır.
Atasözü: dünyada tasasız baş bostan korkuluğunda bulunur
Anlamı: bu dünyada tasasız olan insan yoktur.
Atasözü: yad elde beylik sürmeden, yurtta züğürt gezme yeğdir
Anlamı: gurbete düşmüş bir insan, ne denli varlık içinde bir yaşam sürüyor olsa da doğup büyüdüğü yeri arar.
Atasözü: yel kayadan ne koparır (alır, anlar, aparır)
Anlamı: sağlam karakterli kişiler, sağlam temele dayanan işler önemsiz etkilerle sarsılmaz.

Yad ile ilgili deyimler
Aşağıda Yad hakkında ve içinde Yad kelimesi geçen, Yad ile başlayan veya biten deyimler örnek olarak verilmiştir.
Deyim: (birinin) yâdını uyandırmak
Anlamı: onu hatırlatmak: 'Ona ait her hatıra muazzez ve yâdını uyandıracak her vesile kıymetlidir.' -İ. A. Gövsa.
Deyim: dünyadan el etek (elini eteğini) çekmek
Anlamı: bir kenara çekilip çevresiyle ilgisini kesmek, toplumun yaşayışına karışmamak, dünya işleriyle ilgilenmez olmak: 'Yedi saatlik evliler, şimdiden mi dünyadan el etek çekiyor?' -N. F. Kısakürek.
Deyim: dünyadan geçmek (el çekmek)
Anlamı: bir kenara çekilip toplum yaşamına karışmamak.
Deyim: dünyadan haberi olmamak
Anlamı: çevresinde olup bitenleri bilmemek.
Deyim: feryadı basmak
Anlamı: çığlık koparmak, yüksek sesle haykırmaya başlamak: 'Bu defa da, Sultanahmet'ten gelen efeler değilmiş de feryadı basanlar, onların gündüzki taşkınlığından yüz bulan eroincilermiş.' -N. F. Kısakürek.
Deyim: her boyayı boyadı, bir fıstıki yeşil (mi) kaldı?
Anlamı: yapılması gereken bir şey varken, önemsiz, zorunlu olmayan şeylerle ilgilenildiğinde söylenen bir söz.
Deyim: yadigâr bırakmak
Anlamı: hatırlanmak için arkasında bir kimseyi veya bir nesneyi bırakmak: 'Duvarlar, hattat sütbabamın yadigâr bıraktığı levhalarla süslenmişti.' -Ö. Seyfettin.
Deyim: yadigâr kalmak
Anlamı: bir olayı, bir kimseyi hatırlatan bir nesne, bir özellik bırakılmış olmak: 'İçlerinde, babasının günlerinden yadigâr kalanlar birer birer göçmüş...' -H. E. Adıvar.
Deyim: yadigâr olmak
Anlamı: hatıra olarak kalmak: 'Bir de yadigâr olmak üzere fotoğraf bıraktı.' -Ö. Seyfettin.
Deyim: ziyade olsun!
Anlamı: yemekte bulunanlara veya yemeğe buyurun diyenlere 'artsın, çoğalsın' anlamında söylenen bir nezaket sözü.