Elde kelimesinin sözlük anlamı ne demek?
Elde kelimesinin sözlük anlamı, eş ve zıt anlamlı karşılıkları, diğer dillerdeki anlamları, Elde hakkında örnek cümleler, atasözü ve deyimler...
Kelime: Elde
Anlamlar:
1. Çarpma ve toplama işlemlerinde bir sonraki sıranın rakamlarına katılacak olan sayı
Özelliği / Tipi / Türü: Isim - Matematik
Elde hakkında eş anlamlı kelimeler
Elde eş anlamlısı
elde kelimesinin eş anlamlı sözcükleri : Sonuç bulunamadı!
Elde hakkında zıt (karşıt) anlamlı kelimeler
Elde zıt anlamlısı
Elde kelimesinin zıt anlamlı sözcükleri : Sonuç bulunamadı!
Diğer dillerde Elde
İngilizce: Obtained
Spanish: Obtener
German: Erreicht
French: Obtenu
Italian: Ottenere
Elde ile ilgili atasözleri
Aşağıda Elde hakkında ve içinde Elde kelimesi geçen, Elde ile başlayan veya biten atasözleri örnek olarak verilmiştir.
Atasözü: beyde bulunmayan elde neler var
Anlamı: beylerde olmayan öyle şeyler vardır ki halkta bulunur.
Atasözü: dağda gez belde gez, insafı elden bırakma
Anlamı: eşkıya dahi olsan insafı elden bırakma.
Atasözü: dilden gelen elden gelse, her fukara padişah olur
Anlamı: kişi her söylediğini yapamaz, her dilediğini elde edemez.
Atasözü: el elden kalmaz, dil dilden kalmaz
Anlamı: bir kişi başkasına vurursa o da ona vurur, başkasına kötü söz söylerse diğeri de kendisine kötü söz söyler.
Atasözü: el elden üstündür (ta arşa kadar)
Anlamı: bir kimse, kendisinden üstün bir başkasının da olabileceğini bilmelidir.
Atasözü: elde bulunan beyde bulunmaz
Anlamı: beylerde olmayan öyle şeyler vardır ki halkta bulunur.
Atasözü: eldeki yara, yarasıza duvar deliği
Anlamı: bir kimsenin acı ve sıkıntısı başkasına dert gibi görünmez.
Atasözü: elden gelen öğün olmaz, o da vaktinde bulunmaz
Anlamı: kişi yalnızca kendi kazancına güvenmeli, başkasının yardımını beklememelidir.
Atasözü: elden vefa, zehirden şifa
Anlamı: zehirden şifa beklenilmeyeceği gibi yabancılardan da yardım ve iyilik beklenmez.
Atasözü: iş anlatılıncaya kadar baş elden gider
Anlamı: kızışmış bir kavgada veya herhangi bir olayda meram anlatmaya fırsat kalmadan olacak olur.
Atasözü: kısmet ise gelir Hint'ten Yemen'den, kısmet değilse ne gelir elden
Anlamı: Tanrı bir şeyi size kısmet etmişse o mutlaka size gelir, kısmet etmemişse yapacak bir şey yoktur.
Atasözü: selden gelen suya gider
Anlamı: kolay ve emeksiz kazanılan şeyler elden kolay çıkar.
Atasözü: testi kırılsa da kulpu elde kalır
Anlamı: zarar da etse varlıklı bir kimse büsbütün yoksul kalmaz.
Atasözü: tilki tilkiliğini anlatıncaya kadar post elden gider
Anlamı: bir gerçeği anlatıncaya kadar çoğu kez başa gelmedik şey kalmaz.
Atasözü: uğruluğa gitsen, insafı elden koma
Anlamı: kötülüğün bile sınırı vardır.
Atasözü: yad elde beylik sürmeden, yurtta züğürt gezme yeğdir
Anlamı: gurbete düşmüş bir insan, ne denli varlık içinde bir yaşam sürüyor olsa da doğup büyüdüğü yeri arar.
Elde ile ilgili deyimler
Aşağıda Elde hakkında ve içinde Elde kelimesi geçen, Elde ile başlayan veya biten deyimler örnek olarak verilmiştir.
Deyim: aynı telden çalmak
Anlamı: aynı şeyi söylemek.
Deyim: baş eldeyken
Anlamı: ölmeden, yaşarken, sağken.
Deyim: belden aşağı vurmak
Anlamı: iş hayatında, insan ilişkilerinde, siyasette kural dışı saldırmak.
Deyim: (bir şey) elden gitmek
Anlamı: bir şeyi yitirmek, o şeyden yoksun kalmak: 'Kahramanlıktı yurdun meyve veren tek dalı / O da elden giderse nereye başvurmalı?' -F. N. Çamlıbel.
Deyim: birinci elden kaynağa gitmek
Anlamı: bilimsel çalışmalarda kaynakların aslına, özgününe dayanmak.
Deyim: ekmek elden su gölden
Anlamı: 'kendisi çalışmayıp başkasının kazancıyla geçinme durumu' anlamında kullanılan bir söz: 'Uygar yaşamlarında ekmek elden su göldendi.' -A. Kutlu.
Deyim: el elde baş başta
Anlamı: elde bulunan her şeyin tükendiğini anlatan bir söz: 'Balya'da beş on lira kazanmıştı. Onları da yedik, el elde baş başta.' -R. N. Güntekin.
Deyim: elde avuçta (bir şey) kalmamak
Anlamı: mal ve parasını harcayıp bitirmiş olmak.
Deyim: elde avuçta (ne varsa)
Anlamı: sahip olunan mal, para vb., her şey: 'Ailesi de elde avuçta ne var ne yok satarak İstanbul'a göçmek zorunda kalmıştı.' -H. Topuz.
Deyim: elde (elinde) olmamak
Anlamı: iradesi dışında gerçekleşmek: 'Elinde olmadan başını kaldırdı ve göz göze gelince de konuşmak zorunda kaldı.' -T. Buğra.
Deyim: elde etmek
Anlamı: 1) bir şeye sahip olmak: 'O parlak siyah gözler, onları bir daha elde edemeyecek miydi?' -H. Z. Uşaklıgil. 2) bir kimseyi kendi hizmetine almak veya kendinden yana çekmek.
Deyim: elde kalmak
Anlamı: geride kalmak: 'Çöküyor dört tarafa uğursuz bir karanlık / Elde kalan, çökmeyen bir şey var: Kahramanlık' -F. N. Çamlıbel.
Deyim: elde tutmak
Anlamı: sahibi olsun olmasın, bir malı mülkiyeti altında bulundurmak, zilyet olmak.
Deyim: elden ağza yaşamak
Anlamı: günlük kazancı ancak gereksinimlerini karşılayacak kadar olmak.
Deyim: elden almak
Anlamı: 1) bir malı pazara çıkarılmadan sahibinden doğrudan satın almak; 2) herhangi bir şeyi biriyle yüz yüze görüşerek almak.
Deyim: elden ayaktan düşmek (kesilmek)
Anlamı: yaşlılık sebebiyle veya sağlığı büsbütün bozularak çalışamaz duruma gelmek: 'Ve gün battığı zaman artık Gülbahar'ın hâli kalmamış, elden ayaktan kesilmişti.' -Y. Kemal.
Deyim: elden bırakmamak (düşürmemek)
Anlamı: bir şeyle sürekli ilgilenmek, elden düşürmemek.
Deyim: elden çıkarmak
Anlamı: 1) bir şeyin sahipliğini başkasına geçirmek, satmak: 'Eskilerden bir kısmını yok pahasına elden çıkarmak gerekecek.' -H. Taner. 2) yitirmek: 'Sanki o, kaçırdığım, elden çıkardığım bir fırsattı.' -N. F. Kısakürek.
Deyim: elden çıkmak
Anlamı: 1) malı olmaktan çıkmak, malı satılmak; 2) kaybedilmek: 'Selanik elden çıkınca ailesi İzmir'e göçmüştür.' -A. İlhan.
Deyim: elden ele dolaşmak (gezmek)
Anlamı: iyi nitelikleri dolayısıyla çok ilgi görmek, çok beğenilmek: 'Gönülden Sesler, Meşrutiyet gençliğinin elden ele dolaşan kitabı idi.' -Y. Z. Ortaç.